6 Şubat 2014 Perşembe

ZeyKer Bir Aşk Cinayeti

Evet Bu uyarlama, parodi hikâyemi de diziyi izlememe kararı alarak beni twitter âleminden soğutan,  yakın zamanda hesabı kapatmama mahal verebilecek olan Büş ve Ayça başta olmak üzere tüm GB ailesine ithaf ediyorum. (Şuan resmen bari internetten izleseler de güzel yorumlarını bizden esirgemesinler diye çabalıyorum .)

     (Güneş gözlüğü takan Kerem Sayer sexyliğini bilen GB ailesi bu hikayede dizimizin karakterlerini Agatha  Christie romanlarını aratmayan entrika, tutku ve sır dolu bir cinayet vakasının içinde buluyoruz. Tabiki her ne kadar şuan ki hali olmasa da mutasyona uğramadan önce kalbimizde taht kuran Kerem Sayer sexy güneş gözlükleri ile dedektif rolünü üstleniyor..)

        Sayer Malikânesi “Oha! Bizdeki paraya bak istesek evdeki her şeyi altından yaptırır sonrada ısı yalıtımını sağlayamadığımızdan görgüsüzlükten ölürüz”  derecesindeki zenginliklerini göstermek için Sevim Sayer’in en son dış kapının dış mandalı bile olmayan Şoförleri Aksel’in işe alınmasını bahane ederek verdiği gösterişli davetlerden birine ev sahipliği yapıyordu. Sadece belli sayıda kişinin geleceği bilinmesine rağmen paranın alabildiği her sosyetik yemeği sığdırmamız lazım ya masada kimsenin adını bile söyleyemediği Fransız yemekleri eksik olur da rezil olursak diye en son bakanlar kurulunun toplandığı 36 kişilik masa donatılmıştı. Masanın başında Ahmet Bey, onun hemen yanında Sevim Hanım, bir tarafta zorunlu olmamasına rağmen eve gelen misafirleri ayartarak fingirdek Demet adı ile topladığı ününü korumak için giydiği sexy Fransız hizmetçi kostümü içinde Demet, hemen yanında Bahçıvan Tülin ile hizmetçi Demet arasında adeta ilmik dokuyarak libidosundan bir dakika bile şüphe ettirmeyen Cihan, onların hemen yanında ise işe yeni başlayan son bölümdeki repliklerinden sonra eski kamyoncu yeni şoför olduğunu anladığımız Aksel ve beş öğün kusturan fakat gram kilo kaybettirmeyen ilginç bir hastalığa bağlı Melis vardı. Masanın diğer yanında Lepiska saçlarının bakımını karşılamak için Amcasının parasında gözü olan Barış, onun yanında gecenin onur konuğu o düşük zekâya rağmen torpil ile dedektif olmayı başarmış her daim güneş gözlüklü Kerem ve yanında Fingirdek Demet’in namına leke sürer nitelikte saf ve aptal fakat esas oğlan Kerem’i ayartmaktan geri kalmayan Zeynep vardı. Şaşı Jale ise yemek masasındaki yerine üstünde “Ahmet Sayer” yazılı anlamsız bir mektup bırakmış bir köşede Sevim Hanım’a “Aklıma hiçbir neden gelmiyor ama menopoza girmemden sen sorumlu olmalısın” bakışları atıyordu. Kerem’in henüz 18 yaşında hangi meziyete dayanarak Dedektif olduğu ne kadar anlaşılmaz ise kutlama için toplanan bu “Oluk oluk para akıtılmış Afrikadaki açlığı bitirebilecek ” masada neden sosyetik ve zengin misafirler yerine evin şoförü Aksel, bahçıvanı Tülin, uşağı Cihan gibi isimlerin yer aldığı da en az onun kadar anlamsız ve saçmaydı.

(Mizah hikayelerini bir kurgu planlamadan doğaçlama yazıyorum J Valla bu saçma olayı nasıl bağlayacağım benim de bir fikrim yok.. Ama Aksel’in son bölümdeki ibretlik aşk dolu konuşmasını örnek alarak “Hayırlısı be gülüm ..” diyebilirim .)


   Zeynep yaptığı ilginç kıyafet seçimleri ile her zaman sevim hanımdan “ayy bu kız benim gelinim olursa vallahi şirketi iflasa sürükler daha şık gözüksün diye kendisine parasızlıktan çuval giydiririm bakışları ” alıyordu. Zeynep’in en son giydiği damalı ceketin altına pembe tül perdeden mini etek gibi akla hayale sığmayan saçma tercihi ile girişte üzerine paltoların asıldığı direğin bile daha şık gözükmesinden sonra haksızda sayılmazdı aslında. Sevim Hanım’ın bakışları altında yemek yemeye çalışan Zeynep Masanın ortasında duran “Croque monsieur “ ismini telaffuz edemediğinden daha fakir işi olan bir şeyler yemek için gözlerini gezdiriyor fakat fırında tavuk diye adlandırılabilecekken sırf gösteriş olsun diye yabancı kelimelerle adeta zincirleme yemek tamlaması yapılan yemeklerden hiç birini isteyemiyordu. Yemeklerle dolu sofrada aç kalmaya daha fazla dayanamayan Zeynep açlığın gözünü karartması ile kenarda tatlılar için hazır bekleyen çikolata sosunu, eliyle ikiye böldüğü tam ekmeğin arasına sürüp anlamsızca büyük olan Kerem’in ellerinden daha büyük lokmalar ile yemeye başlayınca başta Sayer ailesi olmak üzere “Allah kimseyi açlık ile imtihan etmesin” anlamı taşıyan acınasını bakışlar ile izleniyordu. Bu sıra da Ne yardan geçerim ne Demetten Cihan sağ elini Demet’in bacaklarda gezdirirken sol eli ile Tülin’in saçlarını okşuyor, gözleri ile de Sevim Hanım’ı kesiyordu. Cihan’ın aynı anda iki hatunla oynaşırken Karısına attığı “tostunu yedikten sonra bekliyorum” bakışlarını zerre kadar umursamayan Ahmet hala kimin için düzenlendiğini bilmediği bu anlamsız yemek bitse de bir an önce odamda heyecan ile izlediğim filmime devam etsem diye düşünüyordu. Zeynep’in yalnızca çok yakında kendi kendine bir cumhuriyet kurmaya niyetli basenlerini örten perdeden mini eteğini gören Kerem her ne kadar çıkmaya başladıklarından beri birilerinin yemeğine gizlice şap katıp libidosunu düşürmüş olsa dahi Zeynep’in bacaklarını görünce dayanamamış ve güneş gözlüklerinin altından ekmek arası çikolata sosu yiyen Zeynep’i dikizlemeye başlamıştı. Kerem ile Zeynep çıkmaya başladığından beri Kerem’e günün belli belirsiz saatlerinde “hmm, ok, iyi, sen meşgulsün galiba. S, iyi sen onunla yersin ” Türk kızı trip top 10’da aylardır zirvede olan mesajlar atıyordu Barış. Son olarak Kerem’in yemek masasında Zeynep’i dikizlediğini gören Barış her ne kadar kendini tutmak zorunda olduğunu bilse de Kerem’e sessizce yaklaşıp “Hıh içine düşseydin bari…” diyerek kıskançlık yüklü bir cümle kurdu. Masadakilerin asıl ufak çaplı bir kalp krizi geçirmelerine neden olan ise durumun rehaveti ile heyecan yaparak “Düşündüğün gibi değil Barış, açıklayabilirim ” diyen Kerem’in buram buram yasak aşk kokan cümlesi oldu. Tüm bunlar yaşanırken gıda maddesine duyduğu ihtiyacı ortadan kaldırarak güneş ışığı ile fotosentez yaparak yaşamanın bir yolunu bulmuş olan Melis, Barış ve Kerem’e şehvet, kıskançlık, nefret ve erotizm ortaya karışık bakışlar atıyordu ki telefonuna “kamyoncu” diye kaydettiği Aksel’den bir mesaj geldi:

“Yolların efendisiyim,
Sen benimsin güzelim,
Bakma öyle sexy, Barış’ı da Kerem’i de ezerim.”
(Son bölümde Melis’in gözlerinin içine baka baka “Ellerinden ölüm olsa şerbet yapar içeriz” gibi sokak jargonunu esirgemeden kullanan Aksel’de bu potansiyelin olduğunu hepimiz biliyoruz.)
 
     Bir adet kamyon arkası, bir adet lirik, bir adette tehdit mesajı içeren bu ilginç şiiri hiçbir edebi sınıfa dâhil edemeyen Melis bunu bir keresinde yanlışlıkla beynini kusmasına bağlayarak karşılık verdi:

“Kuaför değilim saç keserim,
Kusmayı çok severim,
Sevme beni, yapışırsam pişman ederim.”

 (Gurursuz bir ahtapot olabilir ama en azından kendini biliyor.)

   Aksel’in mesajına yakışır bir cevap veren Melis’ten sonra herkes Zeynep hariç herkes masada bulunan envaı çeşit yemeğin tadına bakıp birbirlerine adeta gecenin gidişatını ele veren anlamsız entrika dolu bakışlar atıyorlardı.

(Bütün gerilim filmlerinde olur yaşanacak olayla en ufak bir bağlantısı dahi olmayan karakter bile yerli yersiz sinsi bakışlar atarlar güya katilin kim çıktığına şaşıracağız ya bir gizem havası yaratma çabaları işte .Yalnız benim hikâyemde katilin kim çıktığına cidden şaşıracaksınız sonuna bakmak yok )

     Önce Cihan Demet’e, Demet Tülin’e, Tülin Aksel’e, Aksel Barış’a, Sevim Zeynep’e, Zeynep Jale’ye, Jale herkese bir sırıtıp bir kin dolu bakışlar atarken Ahmet hiç kimseye bakmaya girişiminde bile bulunmuyor ”Şu Cihan, Sevimi de ayartsa da bir an evvel boşanıp kurtulsam ” düşüncesi ile oturuyordu. Bu bakışlara alışamamış Kerem “Lan yoksa fermuarı açık unuttuk da mavi boxer’ı meydana mı saldık”  düşüncesi ile hemen bir kontrol girişiminde bulundu.

    Etrafı fırtınadan önceki sessizlik bürümüşken “Hadi dans edelimde neşemiz yârine gelsin ” dedi sanki dans etmeyi becerebilecekmiş gibi bizim lepiska saçlı masal kızımız Barış.  Dans edip, yemek dışında yapabileceği başka aktivitesi bulunmayan bu zengin ama seviyesi düşük topluluk itiraz etmedi bu teklife. Akıllarda tek bir soru vardı kim kimin ile dans partneri olacaktı.  İki dakika önce cool adamım ben deyip iki dakika sonra gel buraya diyep Zeynep’le ile dans ettiği sırada “Tükürdüğünü bir kez yalayan” Kerem ikinci kez aynı duruma mahal vermemek için hemen Zeynep’in eline yapıştı.  Kerem’in bu hareketinden sonra kıskançlık dolu bakışlar atan Barış’a hiç beklenmedik bir şekilde “Genç çocuk ama küçük gelin oluyor da küçük damat neden olmasın ” bakışları altında Demet’ten teklif geldi. İçten yanmalı motor gibi Demet diye kaynayan Cihan evlilik sözleşmesinin yasalarına bağlı kalarak Tülin’i dansa kaldırınca, Aksel’de Melis’e teklif sunmuştu, geriye kalan bütün seçeneklerin bayan olduğunu gören Melis ise “kıro, mıro ama bari seviyor ”  edası ile Aksel’i kabul etti, hoş daha iki hafta önce Kerem’in mekânında kızlara dayak atmaya çalışan kendisinin de pek farkı yoktu. Ahmet’in yemek biter bitmez “Tabakhaneye malum şeyi yetiştirme ” hızında odasına çıkması ile gecenin en garip çift teklifini aldı Sevim; Kendisine alttan kısık bakışlar ile Jale’den erotizm dolu bir teklif geldi. Herkes sıradan bir dans içerisindeyken birden alevlenen Zeynep ile Kerem müzik ile hiçbir alakası olmamasına rağmen tango yapmaya başladı. Demet her ne kadar aradaki yaş farkını önemsemeden Barış ile fingirdemek için gerekli vücut ısısını yakalamaya çalışsa da Zeynep ile Kerem’in ateşli dansını gören Barış gözlerinde yaşlar ile Demet’ten uzaklaştı. Cebinden geçen sene nakış nakış işlediği oyalı mendilini çıkaran Barış “Iğğğğ Erkek milleti hepiniz böylesiniz” diyerek lavaboya koştu. Melis, Barış’ın hemen peşinden Aksel’i iterek, Lavaboya doğru yöneldi fakat konunun Barış ile zerre alakası yoktu. Yemediği yemeği periyodik olarak kusmasının hiçbir mantıklı açıklaması olmayan Melis’in periyoduna denk gelmişti sadece. Demet’e dokunamıyorum ama hiç yoktan eldekinden olmayım diyen Cihan Tülin ile oynaşırken gecenin sürpriz ismi Jale’de ellerini Sevim’in iki adet stün ile ayakta duran sarkmış kalçalarında gezdirmeye başlayınca gece iyice zıvanadan çıkmaya başlamıştı. Ardı arkası kesilmeyen sürprizlerle Sayer Malikânesinin en hareketli daveti olan gece de birden ışıkların sönmesi ile “Her şeyimiz var ama jeneratör bize lüks” şaşkınlığı yaşandı.

       Yaşanılan bu birkaç dakikalık anlamsız elektrik kesintisinden sonra Melis’in çığlığı duyuldu üst kattan. Sanki işaret bekleyen topluluk birbiri ile yarışarak üst kata çıktı. Ahmet Sayer kanlar içersin de yatıyor hemen arkasındaki dev ekranda ise “Recep ivedik” isimli mizah seviyesi yerlerde bir film oynuyordu. Zaten odaya toplanan hiç kimse Ahmet’in ölümüne şaşırmamışken bu adam yıllardır içeride bunu mu izliyormuş şaşkınlığı taşıyordu yüzünde. Sahip olduğu meziyetlerin azlığı nedeni ile her fırsatta sayılı meziyetini gözlere sokan Kerem “Aman tanrım! Once in a life time expirence ” diyerek devamlı öz babası olduğundan şüphe ettiği adamın ölümünü bile bir fırsata dönüştürerek bildiği İngilizceyi bir kez daha vurguladı.
“Hiç kimse hareket etmesin. Hiçbir şeye dokunmayın bu işi ben çözerim.”

   ( Zira odadaki herkes Kerem’in bu olayı çözebilecek meziyette bir kişi olmadığını biliyor ve içten içe rahatlık duyuyorlardı.)
 “Kafasına geçirilen poşetle boğulduktan sonra sırtından bahçe makası ile yaralanmış ardından gözü servis tabağına konularak yemek borusuna kusulmuş, ayrıca üzerinde oldukça bakımlı bir saç var teli var, Kim yaptıysa işini garantiye almak istemiş.” Dedi Kerem.

    Birden fazla kişi tarafından imece usulü işlendiği kabak gibi ortada olan cinayeti tek kişiye yüklemek Kerem’in dedektif olurken neden torpile ihtiyacı olduğunu açıklıyordu. Belki de öz babasının yıllarca kendisi yerine recep ivedik filmleri ile vakit geçirmesi aklını karıştırmıştı. “Ciddi ciddi ben bu çocuğun nesine aşık oldum?” bakışları altında “O kaslarla yatakta bekleneni verse bari ” diye düşünüyordu Zeynep.

“Olayı nasıl çözeceğimizi buldum.” Dedi Kerem.
   Odadaki herkes hayretler içerisinde Kerem’e bakıyor, bu çocuğun bu olayı bu kadar hızlı çözmesi kıyametin birazdan kopması demek korkusu ile bekliyorlardı ki Kerem kimseyi şaşırtmayarak “gecen sefer camdan ayakkabıyı bütün ülkedeki kızlara denetmek” fikrini sollayan o inanılmaz yöntemi açıkladı:
“Oylama yapacağız. Evet, oylama herkes gizli oy kullanacak en çok oyu alan katildir. ” dedi.

(Ne? Nasıl çözsün çocuk? Bir bakışta kim kimin babası DNA testi olmadan çözebilir ama son bölümlerde mutasyona uğradı işte. )

    İlginç bir şekilde Kerem bu saçmalamakta yeni dünya rekoru olan fikrini reddetmeyerek oylama salonuna geçti topluluk. Herkes oyunu kullanmış sonuç olayı çok yanlış anlayarak kendine oy atan Zeynep’inki ile birlikte vurun zavallıya misali herkesin aynı kişiye oy atması sonucu 7 tane Zeynep çıkmıştı. (Kerem Dedektif olduğu için oy kullanmıyor) Sonucun biricik sevgilisi alehine çıkmasına dayanamayan aşık Kerem  bir dedektifin bünyesine yükleyebileceği tüm sexyliği yüklenip, ağır tahrik unsuru sayılan çene kaslarını sıktıktan sonra “Durun, Olmadı bu herkesi sorgulayacağım ” dedi İlk hedefi Demet’e dönerek.

“Sen, neden Zeynep yazdın?”
“Ayy vallahi ne bileyim öz kızımdan başkası katil olamaz diye düşündüm.”
(Demet bu yapar )
   
   Aldığı bu cevap karşısında diğer seçeneklere döndü Kerem.
“Tülin sen neden Zeynep yazdın?”
“Kendisi kocamın yasak meyvesi aklıma başkası gelmedi”
“Sen Aksel Neden Zeynep?”
“Şimdi Koçum, demirden korksak trene binmezdik, Zeynep’ten korksak kediyi tekmelemezdik”

   Aksel’in bu konu ile hiçbir alakası olmayan fakat “Fikirtepe çocuğuyuz biz korkumuz yok kimseden” temalı anlamsız cevabından sonra ardı arkası kesilmeyen saçma cevapların sonuncusunu almak için sevgilisi tarafından aldatılmış ergen kız bakışları ile etrafı izleyen Barış’a yöneldi Kerem.

“Hadi, Barış…”
“Ayy Kerem, bu gece başım ağrıyor.”
“Ihmmm Ne diyorsun Barış?”
“Kerem zorlama vallahi başım ağrıyor.”

    Kerem ile Barış arasındaki yasak aşkı gün gibi ortaya döken bu diyalogtan sonra herkes şok içinde kalmış, en çokta Zeynep “son bölümlerde neredeyse üstüne atlamasına rağmen soğuk nevale gibi kendinden uzak duran Kerem’i  ” anlayınca yıkılmıştı.
“Barış onu demiyorum. Neden Zeynep? Cinayet saatinde neredeydin?”

 Neden Zeynep sorusuna kimseyi yanıltmayarak “kıskandım” yanıtını veren Barış. Cinayet saati neredeydin sorusuna ısrarla yanıt vermiyordu.
“Neredeydin? Neredeydin Barış katil sens misin çabuk cevap ver.”

  Zaten hem duygusal hem fiziksel olarak 5.sınıf kalitede bir camdan daha kırılgan olan lepiska saçlı prenses daha fazla dayanamayarak yaşlı gözlerle cevap verdi.

“Hıııı, Allah belanı versin hayvannn. Regl oldum Lavaboya koştum işte adi herif…”

   Gece boyunca yaşanılan yığınla entrika ve sürprizden sonra Barış’ın kız çıkması kimseyi şaşırtmazken Zeynep “Oh bea, sevdiğim çocuk hiç değilse benden önce bir kızla fingirdiyormuş”  rahatlaması yaşıyordu. Kerem birden normal şartlar altında entrika ve gurursuzluğun kitabını yazarak ortalığı karıştırması gereken Melis'in bir köşede sessizce durup gece boyunca kollarına yapışmadığını da fark edince bu işte bir terslik var diyerek “Sen, Sen Melis neredeydin cinayet saati?” dedi. Gerçekten masum olmasına rağmen beyin yetersizliğinden mantıklı bir cevap bulamayan Melis koşarak ikinci kata çıktı.

“Yaklaşmayın! Yaklaşmayın atarım kendimi.. Ben katil değilim. Cihan benim babam, Demet benim annem hepsi benim ”

    Hiç kimsenin yaklaşmaya niyeti olmamasına rağmen “yaklaşmayın diye ”  anlamsız tehditler savuran Melis kendini birden aşağı attı.  Yerdeki cansız bedenin beyin kısmından kusmuk akan Melis’in başına koştu Tülin. Cihan birden ilk sefer atladığında biricik kızını psikoloğa getirmeyip Kerem’in başına yıkacak kadar bile babalıktan uzak olsa da ağlamaya başladı. Cihan’ın ilk gece kocasını kaybetmiş gelin gibi zırlamasına dayanamayan Tülin “Sus salak. O senin kızın değil ” dedi.

    Gecenin başından beri ardı arkası kesilmeyen olaylar, itiraflar, entrikalar yüzünden herkesin yüzünde hazır beklemekte olan “Oha! Lan nasıl yani şimdi o bununla, o da bununla mı işi pişiriyormuş” ifadesi hazır bekliyordu. Dış kapının dış mandalı dahi olmamasına rağmen her olay, her entrikanın içinde istenmeyen otları yanında sönük bırakır biçimde beliren Jale gece başında masaya bıraktığı üstünde “Ahmet Sayer” yazan zarftan çıkardığı kağıdı okuyarak konuşmaya daldı.

“Evet Cihan, Melis senin kızın değil. Hatta buradaki herkes aslında sandığı kişi değil. Yıllardır her şeyi mektuplarla anlatmaya çalıştım halbuki telefon açıp söylesem her şey biterdi ama yapmadım. Şimdi elime fırsat geçti. Melis Tülin ile Cem’in yıllar önceki ilk fingirdemesinin meyvesi, Demet Tülin’in annesi hem de görümcesi, Ben senin babanım, Kerem Melis’in amcası, Sevim benim metresim, Sen benim kocam Barış’ın babasısın.”
(Ne var arkadaşlar? Dizimizdeki entrika düzeyinin bundan aşağı kalır yanı mı var? CIA ajanından farksız Jalemiz yeter.)
    
      Jale’nin itirafından sonra zaten cinayetin çözümüne dair bir arpa boyu yol alamamış Kerem “Ulan bu gidişle Zeynep benim kızım çıkarsa” korkusu ile etrafı daha dikkatli izlemeye başlamıştı ki Demet’in çantasındaki parıltıyı görerek birden üzerine atladı. Üzerinde taze kanlar akan bıçağı yavaşça çantadan çıkaran Kerem “Bu ne lan? Bu ne dünya tarihinin ilk fingirdek katili” dedi.
“Ama.. ama olamaz. Bu imkansız.”
“Ne olamaz çantandan Kanlı bıçak çıktı. Daha ne olacak bir de ben öldürdüm diye imza atsaydın istersen.”

     Cinayet saatinde Işıkların sönmesini fırsat bilip Cihan ile fingirdediğini söylemekte bir tereddüt duyan Demet “Lan kadınlar koğuşunda fingirdeyecek erkek bulamam korkusu ” ile “Biz cinayet saatinde Cihan ile yiyişorduk.” Dedi.

    Tüm gözler Cihan’dan gelecek yanıtı bekliyordu. Durumu kabul edersem Tülin’den ayrılmak zorunda kalırım, Bir de bu demet ile zengin sofrasında ekmek arası çikolata yiyen aç kızı başıma kalır korkusu ile “Kesinlikle yalan, biz Tülin ile dan ediyorduk” deyip Tülin’den “Evet” onayı gelince öz kızının adını katil diye yazmaktan zerre çekinmeyen demet tabir-i caizse “G*t” gibi ortada kalakalmıştı. Bu cevapların üzerine kelepçeyi Demet’e takmakta hiç zaman kaybetmeyen Kerem “Biliyordum göl yazı elması, biliyordum masum olduğunu ” dedi aşk dolu yeşil gözleri ile.
“Kas yığınım benim, ne zaman başım belada olsa kahramanım olan kas yığınım ” dedi.

(Cıks cıks … Hikaye bitmedi. Ben G.H miyim klişenin dibine vurayım da katili hizmetçi, uşak falan çıkarayım…)

 “Flashback yapıyoruz ve ışıkların söndüğü bölüme geri dönüyoruz. Önce ışıklar kesiliyor ki bunu Ufuk Kerem’in talimatı ile yapıyor. Sonra herkesin dikkati lavaboya koşan Barış’ın üstündeyken takip eden bir Zeynep görüyoruz. Kerem aşağı kolaçan ederken Zeynep Ahmet işini bitiriyor. Sonrada işi sağlama almak için herkese dair deliler bırakıp en son bıçağı Demet’in çantaya atıyor. Kavuştu kavuşalı rahat yüzü göremeyen yavrucaklar Kerem tek varis şirket’in sahibi olsun da bütün hisseleri satar Maldivlere kaçarız planı ile yapıyorlar :D

   Bu hikâyeden alınacak dersler:

-Örümcekten post, Jale’den dost olmaz.
-Mantık sizi A şehrinden B şehrine götürür, Cinayet ise Maldivlere
-En masum gözüken kişiler aslında hiçte öyle değildir.

   Umarım gülümsetir.. Atarlı_Kerem

                                                                                               https://twitter.com/Atarli_kerem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder