Evet Bu
uyarlama, parodi hikâyemi de diziyi izlememe kararı alarak beni twitter
âleminden soğutan, yakın zamanda hesabı
kapatmama mahal verebilecek olan Büş ve Ayça başta olmak üzere tüm GB ailesine
ithaf ediyorum. (Şuan
resmen bari internetten izleseler de güzel yorumlarını bizden esirgemesinler
diye çabalıyorum .)
(Güneş gözlüğü
takan Kerem Sayer sexyliğini bilen GB ailesi bu hikayede dizimizin karakterlerini
Agatha Christie romanlarını aratmayan
entrika, tutku ve sır dolu bir cinayet vakasının içinde buluyoruz. Tabiki her
ne kadar şuan ki hali olmasa da mutasyona uğramadan önce kalbimizde taht kuran
Kerem Sayer sexy güneş gözlükleri ile dedektif rolünü üstleniyor..)
Sayer Malikânesi “Oha! Bizdeki paraya
bak istesek evdeki her şeyi altından yaptırır sonrada ısı yalıtımını
sağlayamadığımızdan görgüsüzlükten ölürüz”
derecesindeki zenginliklerini göstermek için Sevim Sayer’in en son dış
kapının dış mandalı bile olmayan Şoförleri Aksel’in işe alınmasını bahane
ederek verdiği gösterişli davetlerden birine ev sahipliği yapıyordu. Sadece
belli sayıda kişinin geleceği bilinmesine rağmen paranın alabildiği her
sosyetik yemeği sığdırmamız lazım ya masada kimsenin adını bile söyleyemediği
Fransız yemekleri eksik olur da rezil olursak diye en son bakanlar kurulunun
toplandığı 36 kişilik masa donatılmıştı. Masanın başında Ahmet Bey, onun hemen
yanında Sevim Hanım, bir tarafta zorunlu olmamasına rağmen eve gelen
misafirleri ayartarak fingirdek Demet adı ile topladığı ününü korumak için
giydiği sexy Fransız hizmetçi kostümü içinde Demet, hemen yanında Bahçıvan
Tülin ile hizmetçi Demet arasında adeta ilmik dokuyarak libidosundan bir dakika
bile şüphe ettirmeyen Cihan, onların hemen yanında ise işe yeni başlayan son
bölümdeki repliklerinden sonra eski kamyoncu yeni şoför olduğunu anladığımız
Aksel ve beş öğün kusturan fakat gram kilo kaybettirmeyen ilginç bir hastalığa
bağlı Melis vardı. Masanın diğer yanında Lepiska saçlarının bakımını karşılamak
için Amcasının parasında gözü olan Barış, onun yanında gecenin onur konuğu o
düşük zekâya rağmen torpil ile dedektif olmayı başarmış her daim güneş gözlüklü
Kerem ve yanında Fingirdek Demet’in namına leke sürer nitelikte saf ve aptal
fakat esas oğlan Kerem’i ayartmaktan geri kalmayan Zeynep vardı. Şaşı Jale ise
yemek masasındaki yerine üstünde “Ahmet Sayer” yazılı anlamsız bir mektup
bırakmış bir köşede Sevim Hanım’a “Aklıma hiçbir neden gelmiyor ama menopoza
girmemden sen sorumlu olmalısın” bakışları atıyordu. Kerem’in henüz 18 yaşında
hangi meziyete dayanarak Dedektif olduğu ne kadar anlaşılmaz ise kutlama için
toplanan bu “Oluk oluk para akıtılmış Afrikadaki açlığı bitirebilecek ” masada
neden sosyetik ve zengin misafirler yerine evin şoförü Aksel, bahçıvanı Tülin,
uşağı Cihan gibi isimlerin yer aldığı da en az onun kadar anlamsız ve saçmaydı.
(Mizah hikayelerini bir
kurgu planlamadan doğaçlama yazıyorum J Valla bu saçma olayı nasıl bağlayacağım
benim de bir fikrim yok.. Ama Aksel’in son bölümdeki ibretlik aşk dolu
konuşmasını örnek alarak “Hayırlısı be gülüm ..” diyebilirim .)
Zeynep yaptığı ilginç kıyafet seçimleri ile
her zaman sevim hanımdan “ayy bu kız benim gelinim olursa vallahi şirketi
iflasa sürükler daha şık gözüksün diye kendisine parasızlıktan çuval giydiririm
bakışları ” alıyordu. Zeynep’in en son giydiği damalı ceketin altına pembe tül
perdeden mini etek gibi akla hayale sığmayan saçma tercihi ile girişte üzerine
paltoların asıldığı direğin bile daha şık gözükmesinden sonra haksızda
sayılmazdı aslında. Sevim Hanım’ın bakışları altında yemek yemeye çalışan
Zeynep Masanın ortasında duran “Croque monsieur “ ismini telaffuz edemediğinden
daha fakir işi olan bir şeyler yemek için gözlerini gezdiriyor fakat fırında
tavuk diye adlandırılabilecekken sırf gösteriş olsun diye yabancı kelimelerle
adeta zincirleme yemek tamlaması yapılan yemeklerden hiç birini isteyemiyordu.
Yemeklerle dolu sofrada aç kalmaya daha fazla dayanamayan Zeynep açlığın gözünü
karartması ile kenarda tatlılar için hazır bekleyen çikolata sosunu, eliyle
ikiye böldüğü tam ekmeğin arasına sürüp anlamsızca büyük olan Kerem’in
ellerinden daha büyük lokmalar ile yemeye başlayınca başta Sayer ailesi olmak
üzere “Allah kimseyi açlık ile imtihan etmesin” anlamı taşıyan acınasını
bakışlar ile izleniyordu. Bu sıra da Ne yardan geçerim ne Demetten Cihan sağ
elini Demet’in bacaklarda gezdirirken sol eli ile Tülin’in saçlarını okşuyor,
gözleri ile de Sevim Hanım’ı kesiyordu. Cihan’ın aynı anda iki hatunla
oynaşırken Karısına attığı “tostunu yedikten sonra bekliyorum” bakışlarını
zerre kadar umursamayan Ahmet hala kimin için düzenlendiğini bilmediği bu
anlamsız yemek bitse de bir an önce odamda heyecan ile izlediğim filmime devam
etsem diye düşünüyordu. Zeynep’in yalnızca çok yakında kendi kendine bir
cumhuriyet kurmaya niyetli basenlerini örten perdeden mini eteğini gören Kerem
her ne kadar çıkmaya başladıklarından beri birilerinin yemeğine gizlice şap
katıp libidosunu düşürmüş olsa dahi Zeynep’in bacaklarını görünce dayanamamış
ve güneş gözlüklerinin altından ekmek arası çikolata sosu yiyen Zeynep’i
dikizlemeye başlamıştı. Kerem ile Zeynep çıkmaya başladığından beri Kerem’e günün
belli belirsiz saatlerinde “hmm, ok, iyi, sen meşgulsün galiba. S, iyi sen onunla
yersin ” Türk kızı trip top 10’da aylardır zirvede olan mesajlar atıyordu Barış. Son
olarak Kerem’in yemek masasında Zeynep’i dikizlediğini gören Barış her ne kadar
kendini tutmak zorunda olduğunu bilse de Kerem’e sessizce yaklaşıp “Hıh içine
düşseydin bari…” diyerek kıskançlık yüklü bir cümle kurdu. Masadakilerin asıl
ufak çaplı bir kalp krizi geçirmelerine neden olan ise durumun rehaveti ile
heyecan yaparak “Düşündüğün gibi değil Barış, açıklayabilirim ” diyen Kerem’in
buram buram yasak aşk kokan cümlesi oldu. Tüm bunlar yaşanırken gıda maddesine
duyduğu ihtiyacı ortadan kaldırarak güneş ışığı ile fotosentez yaparak
yaşamanın bir yolunu bulmuş olan Melis, Barış ve Kerem’e şehvet, kıskançlık,
nefret ve erotizm ortaya karışık bakışlar atıyordu ki telefonuna “kamyoncu”
diye kaydettiği Aksel’den bir mesaj geldi:
“Yolların efendisiyim,
Sen benimsin güzelim,
Bakma öyle sexy, Barış’ı da Kerem’i
de ezerim.”
(Son bölümde Melis’in
gözlerinin içine baka baka “Ellerinden ölüm olsa şerbet yapar içeriz” gibi
sokak jargonunu esirgemeden kullanan Aksel’de bu potansiyelin olduğunu hepimiz
biliyoruz.)
Bir adet kamyon arkası, bir adet lirik,
bir adette tehdit mesajı içeren bu ilginç şiiri hiçbir edebi sınıfa dâhil
edemeyen Melis bunu bir keresinde yanlışlıkla beynini kusmasına bağlayarak
karşılık verdi:
“Kuaför değilim saç keserim,
Kusmayı çok severim,
Sevme beni, yapışırsam pişman
ederim.”
(Gurursuz bir ahtapot olabilir ama en azından kendini
biliyor.)
Aksel’in mesajına yakışır bir cevap veren
Melis’ten sonra herkes Zeynep hariç herkes masada bulunan envaı çeşit yemeğin
tadına bakıp birbirlerine adeta gecenin gidişatını ele veren anlamsız entrika
dolu bakışlar atıyorlardı.
(Bütün gerilim
filmlerinde olur yaşanacak olayla en ufak bir bağlantısı dahi olmayan karakter bile yerli
yersiz sinsi bakışlar atarlar güya katilin kim çıktığına şaşıracağız ya bir
gizem havası yaratma çabaları işte .Yalnız benim hikâyemde katilin kim
çıktığına cidden şaşıracaksınız sonuna bakmak yok )
Önce Cihan Demet’e, Demet Tülin’e, Tülin
Aksel’e, Aksel Barış’a, Sevim Zeynep’e, Zeynep Jale’ye, Jale herkese bir
sırıtıp bir kin dolu bakışlar atarken Ahmet hiç kimseye bakmaya girişiminde
bile bulunmuyor ”Şu Cihan, Sevimi de ayartsa da bir an evvel boşanıp kurtulsam
” düşüncesi ile oturuyordu. Bu bakışlara alışamamış Kerem “Lan yoksa fermuarı
açık unuttuk da mavi boxer’ı meydana mı saldık”
düşüncesi ile hemen bir kontrol girişiminde bulundu.
Etrafı fırtınadan önceki sessizlik
bürümüşken “Hadi dans edelimde neşemiz yârine gelsin ” dedi sanki dans etmeyi
becerebilecekmiş gibi bizim lepiska saçlı masal kızımız Barış. Dans edip, yemek dışında yapabileceği başka
aktivitesi bulunmayan bu zengin ama seviyesi düşük topluluk itiraz etmedi bu
teklife. Akıllarda tek bir soru vardı kim kimin ile dans partneri olacaktı. İki dakika önce cool adamım ben deyip iki
dakika sonra gel buraya diyep Zeynep’le ile dans ettiği sırada “Tükürdüğünü bir
kez yalayan” Kerem ikinci kez aynı duruma mahal vermemek için hemen Zeynep’in
eline yapıştı. Kerem’in bu hareketinden
sonra kıskançlık dolu bakışlar atan Barış’a hiç beklenmedik bir şekilde “Genç
çocuk ama küçük gelin oluyor da küçük damat neden olmasın ” bakışları altında Demet’ten teklif geldi. İçten yanmalı motor gibi Demet diye kaynayan Cihan
evlilik sözleşmesinin yasalarına bağlı kalarak Tülin’i dansa kaldırınca,
Aksel’de Melis’e teklif sunmuştu, geriye kalan bütün seçeneklerin bayan olduğunu
gören Melis ise “kıro, mıro ama bari seviyor ”
edası ile Aksel’i kabul etti, hoş daha iki hafta önce Kerem’in mekânında
kızlara dayak atmaya çalışan kendisinin de pek farkı yoktu. Ahmet’in yemek
biter bitmez “Tabakhaneye malum şeyi yetiştirme ” hızında odasına çıkması ile
gecenin en garip çift teklifini aldı Sevim; Kendisine alttan kısık bakışlar ile
Jale’den erotizm dolu bir teklif geldi. Herkes sıradan bir dans içerisindeyken
birden alevlenen Zeynep ile Kerem müzik ile hiçbir alakası olmamasına rağmen
tango yapmaya başladı. Demet her ne kadar aradaki yaş farkını önemsemeden Barış
ile fingirdemek için gerekli vücut ısısını yakalamaya çalışsa da Zeynep ile
Kerem’in ateşli dansını gören Barış gözlerinde yaşlar ile Demet’ten uzaklaştı.
Cebinden geçen sene nakış nakış işlediği oyalı mendilini çıkaran Barış “Iğğğğ
Erkek milleti hepiniz böylesiniz” diyerek lavaboya koştu. Melis, Barış’ın hemen
peşinden Aksel’i iterek, Lavaboya doğru yöneldi fakat konunun Barış ile zerre
alakası yoktu. Yemediği yemeği periyodik olarak kusmasının hiçbir mantıklı
açıklaması olmayan Melis’in periyoduna denk gelmişti sadece. Demet’e
dokunamıyorum ama hiç yoktan eldekinden olmayım diyen Cihan Tülin ile
oynaşırken gecenin sürpriz ismi Jale’de ellerini Sevim’in iki adet stün ile
ayakta duran sarkmış kalçalarında gezdirmeye başlayınca gece iyice zıvanadan
çıkmaya başlamıştı. Ardı arkası kesilmeyen sürprizlerle Sayer Malikânesinin en
hareketli daveti olan gece de birden ışıkların sönmesi ile “Her şeyimiz var ama
jeneratör bize lüks” şaşkınlığı yaşandı.
Yaşanılan bu birkaç dakikalık anlamsız
elektrik kesintisinden sonra Melis’in çığlığı duyuldu üst kattan. Sanki işaret
bekleyen topluluk birbiri ile yarışarak üst kata çıktı. Ahmet Sayer kanlar
içersin de yatıyor hemen arkasındaki dev ekranda ise “Recep ivedik” isimli
mizah seviyesi yerlerde bir film oynuyordu. Zaten odaya toplanan hiç kimse
Ahmet’in ölümüne şaşırmamışken bu adam yıllardır içeride bunu mu izliyormuş
şaşkınlığı taşıyordu yüzünde. Sahip olduğu meziyetlerin azlığı nedeni ile her
fırsatta sayılı meziyetini gözlere sokan Kerem “Aman tanrım! Once in a life
time expirence ” diyerek devamlı öz babası olduğundan şüphe ettiği adamın
ölümünü bile bir fırsata dönüştürerek bildiği İngilizceyi bir kez daha
vurguladı.
“Hiç kimse
hareket etmesin. Hiçbir şeye dokunmayın bu işi ben çözerim.”
( Zira odadaki herkes Kerem’in bu olayı
çözebilecek meziyette bir kişi olmadığını biliyor ve içten içe rahatlık
duyuyorlardı.)
“Kafasına geçirilen poşetle boğulduktan sonra
sırtından bahçe makası ile yaralanmış ardından gözü servis tabağına konularak
yemek borusuna kusulmuş, ayrıca üzerinde oldukça bakımlı bir saç var teli var,
Kim yaptıysa işini garantiye almak istemiş.” Dedi Kerem.
Birden fazla kişi tarafından imece usulü
işlendiği kabak gibi ortada olan cinayeti tek kişiye yüklemek Kerem’in dedektif
olurken neden torpile ihtiyacı olduğunu açıklıyordu. Belki de öz babasının
yıllarca kendisi yerine recep ivedik filmleri ile vakit geçirmesi aklını
karıştırmıştı. “Ciddi ciddi ben bu çocuğun nesine aşık oldum?” bakışları altında
“O kaslarla yatakta bekleneni verse bari ” diye düşünüyordu Zeynep.
“Olayı nasıl
çözeceğimizi buldum.” Dedi Kerem.
Odadaki herkes hayretler içerisinde Kerem’e
bakıyor, bu çocuğun bu olayı bu kadar hızlı çözmesi kıyametin birazdan kopması
demek korkusu ile bekliyorlardı ki Kerem kimseyi şaşırtmayarak “gecen sefer
camdan ayakkabıyı bütün ülkedeki kızlara denetmek” fikrini sollayan o inanılmaz
yöntemi açıkladı:
“Oylama
yapacağız. Evet, oylama herkes gizli oy kullanacak en çok oyu alan katildir. ”
dedi.
(Ne? Nasıl çözsün çocuk? Bir bakışta kim kimin babası DNA testi olmadan çözebilir ama son bölümlerde
mutasyona uğradı işte. )
İlginç bir şekilde Kerem bu saçmalamakta
yeni dünya rekoru olan fikrini reddetmeyerek oylama salonuna geçti topluluk.
Herkes oyunu kullanmış sonuç olayı çok yanlış anlayarak kendine oy atan
Zeynep’inki ile birlikte vurun zavallıya misali herkesin aynı kişiye oy atması
sonucu 7 tane Zeynep çıkmıştı. (Kerem Dedektif olduğu için oy kullanmıyor)
Sonucun biricik sevgilisi alehine çıkmasına dayanamayan aşık Kerem bir dedektifin bünyesine yükleyebileceği tüm
sexyliği yüklenip, ağır tahrik unsuru sayılan çene kaslarını sıktıktan sonra
“Durun, Olmadı bu herkesi sorgulayacağım ” dedi İlk hedefi Demet’e dönerek.
“Sen, neden Zeynep yazdın?”
“Ayy vallahi ne bileyim öz kızımdan
başkası katil olamaz diye düşündüm.”
(Demet bu yapar )
Aldığı bu cevap karşısında diğer seçeneklere döndü Kerem.
“Tülin sen neden Zeynep yazdın?”
“Kendisi kocamın yasak meyvesi aklıma
başkası gelmedi”
“Sen Aksel Neden Zeynep?”
“Şimdi Koçum, demirden korksak trene
binmezdik, Zeynep’ten korksak kediyi tekmelemezdik”
Aksel’in bu konu ile hiçbir alakası olmayan
fakat “Fikirtepe çocuğuyuz biz korkumuz yok kimseden” temalı anlamsız
cevabından sonra ardı arkası kesilmeyen saçma cevapların sonuncusunu almak için
sevgilisi tarafından aldatılmış ergen kız bakışları ile etrafı izleyen Barış’a
yöneldi Kerem.
“Hadi, Barış…”
“Ayy Kerem, bu gece başım ağrıyor.”
“Ihmmm Ne diyorsun Barış?”
“Kerem zorlama vallahi başım
ağrıyor.”
Kerem ile Barış arasındaki yasak aşkı gün
gibi ortaya döken bu diyalogtan sonra herkes şok içinde kalmış, en çokta Zeynep
“son bölümlerde neredeyse üstüne atlamasına rağmen soğuk nevale gibi kendinden
uzak duran Kerem’i ” anlayınca
yıkılmıştı.
“Barış onu demiyorum. Neden Zeynep?
Cinayet saatinde neredeydin?”
Neden Zeynep sorusuna kimseyi yanıltmayarak
“kıskandım” yanıtını veren Barış. Cinayet saati neredeydin sorusuna ısrarla
yanıt vermiyordu.
“Neredeydin?
Neredeydin Barış katil sens misin çabuk cevap ver.”
Zaten hem duygusal hem fiziksel olarak
5.sınıf kalitede bir camdan daha kırılgan olan lepiska saçlı prenses daha fazla
dayanamayarak yaşlı gözlerle cevap verdi.
“Hıııı, Allah belanı versin hayvannn.
Regl oldum Lavaboya koştum işte adi herif…”
Gece boyunca yaşanılan yığınla entrika ve
sürprizden sonra Barış’ın kız çıkması kimseyi şaşırtmazken Zeynep “Oh bea,
sevdiğim çocuk hiç değilse benden önce bir kızla fingirdiyormuş” rahatlaması yaşıyordu. Kerem birden normal
şartlar altında entrika ve gurursuzluğun kitabını yazarak ortalığı karıştırması
gereken Melis'in bir köşede sessizce durup gece boyunca kollarına yapışmadığını da
fark edince bu işte bir terslik var diyerek “Sen, Sen Melis neredeydin cinayet
saati?” dedi. Gerçekten masum olmasına rağmen beyin yetersizliğinden mantıklı
bir cevap bulamayan Melis koşarak ikinci kata çıktı.
“Yaklaşmayın!
Yaklaşmayın atarım kendimi.. Ben katil değilim. Cihan benim babam, Demet benim
annem hepsi benim ”
Hiç kimsenin yaklaşmaya niyeti olmamasına
rağmen “yaklaşmayın diye ” anlamsız
tehditler savuran Melis kendini birden aşağı attı. Yerdeki cansız bedenin beyin kısmından kusmuk
akan Melis’in başına koştu Tülin. Cihan birden ilk sefer atladığında biricik
kızını psikoloğa getirmeyip Kerem’in başına yıkacak kadar bile babalıktan uzak
olsa da ağlamaya başladı. Cihan’ın ilk gece kocasını kaybetmiş gelin gibi
zırlamasına dayanamayan Tülin “Sus salak. O senin kızın değil ” dedi.
Gecenin başından beri ardı arkası
kesilmeyen olaylar, itiraflar, entrikalar yüzünden herkesin yüzünde hazır
beklemekte olan “Oha! Lan nasıl yani şimdi o bununla, o da bununla mı işi
pişiriyormuş” ifadesi hazır bekliyordu. Dış kapının dış mandalı dahi olmamasına
rağmen her olay, her entrikanın içinde istenmeyen otları yanında sönük bırakır
biçimde beliren Jale gece başında masaya bıraktığı üstünde “Ahmet Sayer” yazan
zarftan çıkardığı kağıdı okuyarak konuşmaya daldı.
“Evet Cihan,
Melis senin kızın değil. Hatta buradaki herkes aslında sandığı kişi değil.
Yıllardır her şeyi mektuplarla anlatmaya çalıştım halbuki telefon açıp söylesem
her şey biterdi ama yapmadım. Şimdi elime fırsat geçti. Melis Tülin ile Cem’in
yıllar önceki ilk fingirdemesinin meyvesi, Demet Tülin’in annesi hem de
görümcesi, Ben senin babanım, Kerem Melis’in amcası, Sevim benim metresim, Sen
benim kocam Barış’ın babasısın.”
(Ne
var arkadaşlar? Dizimizdeki entrika düzeyinin bundan aşağı kalır yanı mı var?
CIA ajanından farksız Jalemiz yeter.)
Jale’nin itirafından sonra zaten
cinayetin çözümüne dair bir arpa boyu yol alamamış Kerem “Ulan bu gidişle
Zeynep benim kızım çıkarsa” korkusu ile etrafı daha dikkatli izlemeye
başlamıştı ki Demet’in çantasındaki parıltıyı görerek birden üzerine atladı.
Üzerinde taze kanlar akan bıçağı yavaşça çantadan çıkaran Kerem “Bu ne lan? Bu
ne dünya tarihinin ilk fingirdek katili” dedi.
“Ama.. ama olamaz. Bu imkansız.”
“Ne olamaz çantandan Kanlı bıçak
çıktı. Daha ne olacak bir de ben öldürdüm diye imza atsaydın istersen.”
Cinayet saatinde Işıkların sönmesini
fırsat bilip Cihan ile fingirdediğini söylemekte bir tereddüt duyan Demet “Lan
kadınlar koğuşunda fingirdeyecek erkek bulamam korkusu ” ile “Biz cinayet
saatinde Cihan ile yiyişorduk.” Dedi.
Tüm gözler Cihan’dan gelecek yanıtı
bekliyordu. Durumu kabul edersem Tülin’den ayrılmak zorunda kalırım, Bir de bu
demet ile zengin sofrasında ekmek arası çikolata yiyen aç kızı başıma kalır
korkusu ile “Kesinlikle yalan, biz Tülin ile dan ediyorduk” deyip Tülin’den
“Evet” onayı gelince öz kızının adını katil diye yazmaktan zerre çekinmeyen
demet tabir-i caizse “G*t” gibi ortada kalakalmıştı. Bu cevapların üzerine
kelepçeyi Demet’e takmakta hiç zaman kaybetmeyen Kerem “Biliyordum göl yazı
elması, biliyordum masum olduğunu ” dedi aşk dolu yeşil gözleri ile.
“Kas yığınım
benim, ne zaman başım belada olsa kahramanım olan kas yığınım ” dedi.
(Cıks cıks … Hikaye
bitmedi. Ben G.H miyim klişenin dibine vurayım da katili hizmetçi, uşak falan
çıkarayım…)
“Flashback yapıyoruz ve ışıkların söndüğü
bölüme geri dönüyoruz. Önce ışıklar kesiliyor ki bunu Ufuk Kerem’in talimatı
ile yapıyor. Sonra herkesin dikkati lavaboya koşan Barış’ın üstündeyken takip
eden bir Zeynep görüyoruz. Kerem aşağı kolaçan ederken Zeynep Ahmet işini
bitiriyor. Sonrada işi sağlama almak için herkese dair deliler bırakıp en son
bıçağı Demet’in çantaya atıyor. Kavuştu kavuşalı rahat yüzü göremeyen
yavrucaklar Kerem tek varis şirket’in sahibi olsun da bütün hisseleri satar
Maldivlere kaçarız planı ile yapıyorlar :D”
Bu hikâyeden alınacak dersler:
-Örümcekten
post, Jale’den dost olmaz.
-Mantık
sizi A şehrinden B şehrine götürür, Cinayet ise Maldivlere
-En
masum gözüken kişiler aslında hiçte öyle değildir.
Umarım gülümsetir.. Atarlı_Kerem
https://twitter.com/Atarli_kerem
Evet Bu
uyarlama, parodi hikâyemi de diziyi izlememe kararı alarak beni twitter
âleminden soğutan, yakın zamanda hesabı
kapatmama mahal verebilecek olan Büş ve Ayça başta olmak üzere tüm GB ailesine
ithaf ediyorum. (Şuan
resmen bari internetten izleseler de güzel yorumlarını bizden esirgemesinler
diye çabalıyorum .)
(Güneş gözlüğü
takan Kerem Sayer sexyliğini bilen GB ailesi bu hikayede dizimizin karakterlerini
Agatha Christie romanlarını aratmayan
entrika, tutku ve sır dolu bir cinayet vakasının içinde buluyoruz. Tabiki her
ne kadar şuan ki hali olmasa da mutasyona uğramadan önce kalbimizde taht kuran
Kerem Sayer sexy güneş gözlükleri ile dedektif rolünü üstleniyor..)
Sayer Malikânesi “Oha! Bizdeki paraya
bak istesek evdeki her şeyi altından yaptırır sonrada ısı yalıtımını
sağlayamadığımızdan görgüsüzlükten ölürüz”
derecesindeki zenginliklerini göstermek için Sevim Sayer’in en son dış
kapının dış mandalı bile olmayan Şoförleri Aksel’in işe alınmasını bahane
ederek verdiği gösterişli davetlerden birine ev sahipliği yapıyordu. Sadece
belli sayıda kişinin geleceği bilinmesine rağmen paranın alabildiği her
sosyetik yemeği sığdırmamız lazım ya masada kimsenin adını bile söyleyemediği
Fransız yemekleri eksik olur da rezil olursak diye en son bakanlar kurulunun
toplandığı 36 kişilik masa donatılmıştı. Masanın başında Ahmet Bey, onun hemen
yanında Sevim Hanım, bir tarafta zorunlu olmamasına rağmen eve gelen
misafirleri ayartarak fingirdek Demet adı ile topladığı ününü korumak için
giydiği sexy Fransız hizmetçi kostümü içinde Demet, hemen yanında Bahçıvan
Tülin ile hizmetçi Demet arasında adeta ilmik dokuyarak libidosundan bir dakika
bile şüphe ettirmeyen Cihan, onların hemen yanında ise işe yeni başlayan son
bölümdeki repliklerinden sonra eski kamyoncu yeni şoför olduğunu anladığımız
Aksel ve beş öğün kusturan fakat gram kilo kaybettirmeyen ilginç bir hastalığa
bağlı Melis vardı. Masanın diğer yanında Lepiska saçlarının bakımını karşılamak
için Amcasının parasında gözü olan Barış, onun yanında gecenin onur konuğu o
düşük zekâya rağmen torpil ile dedektif olmayı başarmış her daim güneş gözlüklü
Kerem ve yanında Fingirdek Demet’in namına leke sürer nitelikte saf ve aptal
fakat esas oğlan Kerem’i ayartmaktan geri kalmayan Zeynep vardı. Şaşı Jale ise
yemek masasındaki yerine üstünde “Ahmet Sayer” yazılı anlamsız bir mektup
bırakmış bir köşede Sevim Hanım’a “Aklıma hiçbir neden gelmiyor ama menopoza
girmemden sen sorumlu olmalısın” bakışları atıyordu. Kerem’in henüz 18 yaşında
hangi meziyete dayanarak Dedektif olduğu ne kadar anlaşılmaz ise kutlama için
toplanan bu “Oluk oluk para akıtılmış Afrikadaki açlığı bitirebilecek ” masada
neden sosyetik ve zengin misafirler yerine evin şoförü Aksel, bahçıvanı Tülin,
uşağı Cihan gibi isimlerin yer aldığı da en az onun kadar anlamsız ve saçmaydı.
(Mizah hikayelerini bir
kurgu planlamadan doğaçlama yazıyorum J Valla bu saçma olayı nasıl bağlayacağım
benim de bir fikrim yok.. Ama Aksel’in son bölümdeki ibretlik aşk dolu
konuşmasını örnek alarak “Hayırlısı be gülüm ..” diyebilirim .)
Zeynep yaptığı ilginç kıyafet seçimleri ile
her zaman sevim hanımdan “ayy bu kız benim gelinim olursa vallahi şirketi
iflasa sürükler daha şık gözüksün diye kendisine parasızlıktan çuval giydiririm
bakışları ” alıyordu. Zeynep’in en son giydiği damalı ceketin altına pembe tül
perdeden mini etek gibi akla hayale sığmayan saçma tercihi ile girişte üzerine
paltoların asıldığı direğin bile daha şık gözükmesinden sonra haksızda
sayılmazdı aslında. Sevim Hanım’ın bakışları altında yemek yemeye çalışan
Zeynep Masanın ortasında duran “Croque monsieur “ ismini telaffuz edemediğinden
daha fakir işi olan bir şeyler yemek için gözlerini gezdiriyor fakat fırında
tavuk diye adlandırılabilecekken sırf gösteriş olsun diye yabancı kelimelerle
adeta zincirleme yemek tamlaması yapılan yemeklerden hiç birini isteyemiyordu.
Yemeklerle dolu sofrada aç kalmaya daha fazla dayanamayan Zeynep açlığın gözünü
karartması ile kenarda tatlılar için hazır bekleyen çikolata sosunu, eliyle
ikiye böldüğü tam ekmeğin arasına sürüp anlamsızca büyük olan Kerem’in
ellerinden daha büyük lokmalar ile yemeye başlayınca başta Sayer ailesi olmak
üzere “Allah kimseyi açlık ile imtihan etmesin” anlamı taşıyan acınasını
bakışlar ile izleniyordu. Bu sıra da Ne yardan geçerim ne Demetten Cihan sağ
elini Demet’in bacaklarda gezdirirken sol eli ile Tülin’in saçlarını okşuyor,
gözleri ile de Sevim Hanım’ı kesiyordu. Cihan’ın aynı anda iki hatunla
oynaşırken Karısına attığı “tostunu yedikten sonra bekliyorum” bakışlarını
zerre kadar umursamayan Ahmet hala kimin için düzenlendiğini bilmediği bu
anlamsız yemek bitse de bir an önce odamda heyecan ile izlediğim filmime devam
etsem diye düşünüyordu. Zeynep’in yalnızca çok yakında kendi kendine bir
cumhuriyet kurmaya niyetli basenlerini örten perdeden mini eteğini gören Kerem
her ne kadar çıkmaya başladıklarından beri birilerinin yemeğine gizlice şap
katıp libidosunu düşürmüş olsa dahi Zeynep’in bacaklarını görünce dayanamamış
ve güneş gözlüklerinin altından ekmek arası çikolata sosu yiyen Zeynep’i
dikizlemeye başlamıştı. Kerem ile Zeynep çıkmaya başladığından beri Kerem’e günün
belli belirsiz saatlerinde “hmm, ok, iyi, sen meşgulsün galiba. S, iyi sen onunla
yersin ” Türk kızı trip top 10’da aylardır zirvede olan mesajlar atıyordu Barış. Son
olarak Kerem’in yemek masasında Zeynep’i dikizlediğini gören Barış her ne kadar
kendini tutmak zorunda olduğunu bilse de Kerem’e sessizce yaklaşıp “Hıh içine
düşseydin bari…” diyerek kıskançlık yüklü bir cümle kurdu. Masadakilerin asıl
ufak çaplı bir kalp krizi geçirmelerine neden olan ise durumun rehaveti ile
heyecan yaparak “Düşündüğün gibi değil Barış, açıklayabilirim ” diyen Kerem’in
buram buram yasak aşk kokan cümlesi oldu. Tüm bunlar yaşanırken gıda maddesine
duyduğu ihtiyacı ortadan kaldırarak güneş ışığı ile fotosentez yaparak
yaşamanın bir yolunu bulmuş olan Melis, Barış ve Kerem’e şehvet, kıskançlık,
nefret ve erotizm ortaya karışık bakışlar atıyordu ki telefonuna “kamyoncu”
diye kaydettiği Aksel’den bir mesaj geldi:
“Yolların efendisiyim,
Sen benimsin güzelim,
Bakma öyle sexy, Barış’ı da Kerem’i
de ezerim.”
(Son bölümde Melis’in
gözlerinin içine baka baka “Ellerinden ölüm olsa şerbet yapar içeriz” gibi
sokak jargonunu esirgemeden kullanan Aksel’de bu potansiyelin olduğunu hepimiz
biliyoruz.)
Bir adet kamyon arkası, bir adet lirik,
bir adette tehdit mesajı içeren bu ilginç şiiri hiçbir edebi sınıfa dâhil
edemeyen Melis bunu bir keresinde yanlışlıkla beynini kusmasına bağlayarak
karşılık verdi:
“Kuaför değilim saç keserim,
Kusmayı çok severim,
Sevme beni, yapışırsam pişman
ederim.”
(Gurursuz bir ahtapot olabilir ama en azından kendini
biliyor.)
Aksel’in mesajına yakışır bir cevap veren
Melis’ten sonra herkes Zeynep hariç herkes masada bulunan envaı çeşit yemeğin
tadına bakıp birbirlerine adeta gecenin gidişatını ele veren anlamsız entrika
dolu bakışlar atıyorlardı.
(Bütün gerilim
filmlerinde olur yaşanacak olayla en ufak bir bağlantısı dahi olmayan karakter bile yerli
yersiz sinsi bakışlar atarlar güya katilin kim çıktığına şaşıracağız ya bir
gizem havası yaratma çabaları işte .Yalnız benim hikâyemde katilin kim
çıktığına cidden şaşıracaksınız sonuna bakmak yok )
Önce Cihan Demet’e, Demet Tülin’e, Tülin
Aksel’e, Aksel Barış’a, Sevim Zeynep’e, Zeynep Jale’ye, Jale herkese bir
sırıtıp bir kin dolu bakışlar atarken Ahmet hiç kimseye bakmaya girişiminde
bile bulunmuyor ”Şu Cihan, Sevimi de ayartsa da bir an evvel boşanıp kurtulsam
” düşüncesi ile oturuyordu. Bu bakışlara alışamamış Kerem “Lan yoksa fermuarı
açık unuttuk da mavi boxer’ı meydana mı saldık”
düşüncesi ile hemen bir kontrol girişiminde bulundu.
Etrafı fırtınadan önceki sessizlik
bürümüşken “Hadi dans edelimde neşemiz yârine gelsin ” dedi sanki dans etmeyi
becerebilecekmiş gibi bizim lepiska saçlı masal kızımız Barış. Dans edip, yemek dışında yapabileceği başka
aktivitesi bulunmayan bu zengin ama seviyesi düşük topluluk itiraz etmedi bu
teklife. Akıllarda tek bir soru vardı kim kimin ile dans partneri olacaktı. İki dakika önce cool adamım ben deyip iki
dakika sonra gel buraya diyep Zeynep’le ile dans ettiği sırada “Tükürdüğünü bir
kez yalayan” Kerem ikinci kez aynı duruma mahal vermemek için hemen Zeynep’in
eline yapıştı. Kerem’in bu hareketinden
sonra kıskançlık dolu bakışlar atan Barış’a hiç beklenmedik bir şekilde “Genç
çocuk ama küçük gelin oluyor da küçük damat neden olmasın ” bakışları altında Demet’ten teklif geldi. İçten yanmalı motor gibi Demet diye kaynayan Cihan
evlilik sözleşmesinin yasalarına bağlı kalarak Tülin’i dansa kaldırınca,
Aksel’de Melis’e teklif sunmuştu, geriye kalan bütün seçeneklerin bayan olduğunu
gören Melis ise “kıro, mıro ama bari seviyor ”
edası ile Aksel’i kabul etti, hoş daha iki hafta önce Kerem’in mekânında
kızlara dayak atmaya çalışan kendisinin de pek farkı yoktu. Ahmet’in yemek
biter bitmez “Tabakhaneye malum şeyi yetiştirme ” hızında odasına çıkması ile
gecenin en garip çift teklifini aldı Sevim; Kendisine alttan kısık bakışlar ile
Jale’den erotizm dolu bir teklif geldi. Herkes sıradan bir dans içerisindeyken
birden alevlenen Zeynep ile Kerem müzik ile hiçbir alakası olmamasına rağmen
tango yapmaya başladı. Demet her ne kadar aradaki yaş farkını önemsemeden Barış
ile fingirdemek için gerekli vücut ısısını yakalamaya çalışsa da Zeynep ile
Kerem’in ateşli dansını gören Barış gözlerinde yaşlar ile Demet’ten uzaklaştı.
Cebinden geçen sene nakış nakış işlediği oyalı mendilini çıkaran Barış “Iğğğğ
Erkek milleti hepiniz böylesiniz” diyerek lavaboya koştu. Melis, Barış’ın hemen
peşinden Aksel’i iterek, Lavaboya doğru yöneldi fakat konunun Barış ile zerre
alakası yoktu. Yemediği yemeği periyodik olarak kusmasının hiçbir mantıklı
açıklaması olmayan Melis’in periyoduna denk gelmişti sadece. Demet’e
dokunamıyorum ama hiç yoktan eldekinden olmayım diyen Cihan Tülin ile
oynaşırken gecenin sürpriz ismi Jale’de ellerini Sevim’in iki adet stün ile
ayakta duran sarkmış kalçalarında gezdirmeye başlayınca gece iyice zıvanadan
çıkmaya başlamıştı. Ardı arkası kesilmeyen sürprizlerle Sayer Malikânesinin en
hareketli daveti olan gece de birden ışıkların sönmesi ile “Her şeyimiz var ama
jeneratör bize lüks” şaşkınlığı yaşandı.
Yaşanılan bu birkaç dakikalık anlamsız
elektrik kesintisinden sonra Melis’in çığlığı duyuldu üst kattan. Sanki işaret
bekleyen topluluk birbiri ile yarışarak üst kata çıktı. Ahmet Sayer kanlar
içersin de yatıyor hemen arkasındaki dev ekranda ise “Recep ivedik” isimli
mizah seviyesi yerlerde bir film oynuyordu. Zaten odaya toplanan hiç kimse
Ahmet’in ölümüne şaşırmamışken bu adam yıllardır içeride bunu mu izliyormuş
şaşkınlığı taşıyordu yüzünde. Sahip olduğu meziyetlerin azlığı nedeni ile her
fırsatta sayılı meziyetini gözlere sokan Kerem “Aman tanrım! Once in a life
time expirence ” diyerek devamlı öz babası olduğundan şüphe ettiği adamın
ölümünü bile bir fırsata dönüştürerek bildiği İngilizceyi bir kez daha
vurguladı.
“Hiç kimse
hareket etmesin. Hiçbir şeye dokunmayın bu işi ben çözerim.”
( Zira odadaki herkes Kerem’in bu olayı
çözebilecek meziyette bir kişi olmadığını biliyor ve içten içe rahatlık
duyuyorlardı.)
“Kafasına geçirilen poşetle boğulduktan sonra
sırtından bahçe makası ile yaralanmış ardından gözü servis tabağına konularak
yemek borusuna kusulmuş, ayrıca üzerinde oldukça bakımlı bir saç var teli var,
Kim yaptıysa işini garantiye almak istemiş.” Dedi Kerem.
Birden fazla kişi tarafından imece usulü
işlendiği kabak gibi ortada olan cinayeti tek kişiye yüklemek Kerem’in dedektif
olurken neden torpile ihtiyacı olduğunu açıklıyordu. Belki de öz babasının
yıllarca kendisi yerine recep ivedik filmleri ile vakit geçirmesi aklını
karıştırmıştı. “Ciddi ciddi ben bu çocuğun nesine aşık oldum?” bakışları altında
“O kaslarla yatakta bekleneni verse bari ” diye düşünüyordu Zeynep.
“Olayı nasıl
çözeceğimizi buldum.” Dedi Kerem.
Odadaki herkes hayretler içerisinde Kerem’e
bakıyor, bu çocuğun bu olayı bu kadar hızlı çözmesi kıyametin birazdan kopması
demek korkusu ile bekliyorlardı ki Kerem kimseyi şaşırtmayarak “gecen sefer
camdan ayakkabıyı bütün ülkedeki kızlara denetmek” fikrini sollayan o inanılmaz
yöntemi açıkladı:
“Oylama
yapacağız. Evet, oylama herkes gizli oy kullanacak en çok oyu alan katildir. ”
dedi.
(Ne? Nasıl çözsün çocuk? Bir bakışta kim kimin babası DNA testi olmadan çözebilir ama son bölümlerde
mutasyona uğradı işte. )
İlginç bir şekilde Kerem bu saçmalamakta
yeni dünya rekoru olan fikrini reddetmeyerek oylama salonuna geçti topluluk.
Herkes oyunu kullanmış sonuç olayı çok yanlış anlayarak kendine oy atan
Zeynep’inki ile birlikte vurun zavallıya misali herkesin aynı kişiye oy atması
sonucu 7 tane Zeynep çıkmıştı. (Kerem Dedektif olduğu için oy kullanmıyor)
Sonucun biricik sevgilisi alehine çıkmasına dayanamayan aşık Kerem bir dedektifin bünyesine yükleyebileceği tüm
sexyliği yüklenip, ağır tahrik unsuru sayılan çene kaslarını sıktıktan sonra
“Durun, Olmadı bu herkesi sorgulayacağım ” dedi İlk hedefi Demet’e dönerek.
“Sen, neden Zeynep yazdın?”
“Ayy vallahi ne bileyim öz kızımdan
başkası katil olamaz diye düşündüm.”
(Demet bu yapar )
Aldığı bu cevap karşısında diğer seçeneklere döndü Kerem.
“Tülin sen neden Zeynep yazdın?”
“Kendisi kocamın yasak meyvesi aklıma
başkası gelmedi”
“Sen Aksel Neden Zeynep?”
“Şimdi Koçum, demirden korksak trene
binmezdik, Zeynep’ten korksak kediyi tekmelemezdik”
Aksel’in bu konu ile hiçbir alakası olmayan
fakat “Fikirtepe çocuğuyuz biz korkumuz yok kimseden” temalı anlamsız
cevabından sonra ardı arkası kesilmeyen saçma cevapların sonuncusunu almak için
sevgilisi tarafından aldatılmış ergen kız bakışları ile etrafı izleyen Barış’a
yöneldi Kerem.
“Hadi, Barış…”
“Ayy Kerem, bu gece başım ağrıyor.”
“Ihmmm Ne diyorsun Barış?”
“Kerem zorlama vallahi başım
ağrıyor.”
Kerem ile Barış arasındaki yasak aşkı gün
gibi ortaya döken bu diyalogtan sonra herkes şok içinde kalmış, en çokta Zeynep
“son bölümlerde neredeyse üstüne atlamasına rağmen soğuk nevale gibi kendinden
uzak duran Kerem’i ” anlayınca
yıkılmıştı.
“Barış onu demiyorum. Neden Zeynep?
Cinayet saatinde neredeydin?”
Neden Zeynep sorusuna kimseyi yanıltmayarak
“kıskandım” yanıtını veren Barış. Cinayet saati neredeydin sorusuna ısrarla
yanıt vermiyordu.
“Neredeydin?
Neredeydin Barış katil sens misin çabuk cevap ver.”
Zaten hem duygusal hem fiziksel olarak
5.sınıf kalitede bir camdan daha kırılgan olan lepiska saçlı prenses daha fazla
dayanamayarak yaşlı gözlerle cevap verdi.
“Hıııı, Allah belanı versin hayvannn.
Regl oldum Lavaboya koştum işte adi herif…”
Gece boyunca yaşanılan yığınla entrika ve
sürprizden sonra Barış’ın kız çıkması kimseyi şaşırtmazken Zeynep “Oh bea,
sevdiğim çocuk hiç değilse benden önce bir kızla fingirdiyormuş” rahatlaması yaşıyordu. Kerem birden normal
şartlar altında entrika ve gurursuzluğun kitabını yazarak ortalığı karıştırması
gereken Melis'in bir köşede sessizce durup gece boyunca kollarına yapışmadığını da
fark edince bu işte bir terslik var diyerek “Sen, Sen Melis neredeydin cinayet
saati?” dedi. Gerçekten masum olmasına rağmen beyin yetersizliğinden mantıklı
bir cevap bulamayan Melis koşarak ikinci kata çıktı.
“Yaklaşmayın!
Yaklaşmayın atarım kendimi.. Ben katil değilim. Cihan benim babam, Demet benim
annem hepsi benim ”
Hiç kimsenin yaklaşmaya niyeti olmamasına
rağmen “yaklaşmayın diye ” anlamsız
tehditler savuran Melis kendini birden aşağı attı. Yerdeki cansız bedenin beyin kısmından kusmuk
akan Melis’in başına koştu Tülin. Cihan birden ilk sefer atladığında biricik
kızını psikoloğa getirmeyip Kerem’in başına yıkacak kadar bile babalıktan uzak
olsa da ağlamaya başladı. Cihan’ın ilk gece kocasını kaybetmiş gelin gibi
zırlamasına dayanamayan Tülin “Sus salak. O senin kızın değil ” dedi.
Gecenin başından beri ardı arkası
kesilmeyen olaylar, itiraflar, entrikalar yüzünden herkesin yüzünde hazır
beklemekte olan “Oha! Lan nasıl yani şimdi o bununla, o da bununla mı işi
pişiriyormuş” ifadesi hazır bekliyordu. Dış kapının dış mandalı dahi olmamasına
rağmen her olay, her entrikanın içinde istenmeyen otları yanında sönük bırakır
biçimde beliren Jale gece başında masaya bıraktığı üstünde “Ahmet Sayer” yazan
zarftan çıkardığı kağıdı okuyarak konuşmaya daldı.
“Evet Cihan,
Melis senin kızın değil. Hatta buradaki herkes aslında sandığı kişi değil.
Yıllardır her şeyi mektuplarla anlatmaya çalıştım halbuki telefon açıp söylesem
her şey biterdi ama yapmadım. Şimdi elime fırsat geçti. Melis Tülin ile Cem’in
yıllar önceki ilk fingirdemesinin meyvesi, Demet Tülin’in annesi hem de
görümcesi, Ben senin babanım, Kerem Melis’in amcası, Sevim benim metresim, Sen
benim kocam Barış’ın babasısın.”
(Ne
var arkadaşlar? Dizimizdeki entrika düzeyinin bundan aşağı kalır yanı mı var?
CIA ajanından farksız Jalemiz yeter.)
Jale’nin itirafından sonra zaten
cinayetin çözümüne dair bir arpa boyu yol alamamış Kerem “Ulan bu gidişle
Zeynep benim kızım çıkarsa” korkusu ile etrafı daha dikkatli izlemeye
başlamıştı ki Demet’in çantasındaki parıltıyı görerek birden üzerine atladı.
Üzerinde taze kanlar akan bıçağı yavaşça çantadan çıkaran Kerem “Bu ne lan? Bu
ne dünya tarihinin ilk fingirdek katili” dedi.
“Ama.. ama olamaz. Bu imkansız.”
“Ne olamaz çantandan Kanlı bıçak
çıktı. Daha ne olacak bir de ben öldürdüm diye imza atsaydın istersen.”
Cinayet saatinde Işıkların sönmesini
fırsat bilip Cihan ile fingirdediğini söylemekte bir tereddüt duyan Demet “Lan
kadınlar koğuşunda fingirdeyecek erkek bulamam korkusu ” ile “Biz cinayet
saatinde Cihan ile yiyişorduk.” Dedi.
Tüm gözler Cihan’dan gelecek yanıtı
bekliyordu. Durumu kabul edersem Tülin’den ayrılmak zorunda kalırım, Bir de bu
demet ile zengin sofrasında ekmek arası çikolata yiyen aç kızı başıma kalır
korkusu ile “Kesinlikle yalan, biz Tülin ile dan ediyorduk” deyip Tülin’den
“Evet” onayı gelince öz kızının adını katil diye yazmaktan zerre çekinmeyen
demet tabir-i caizse “G*t” gibi ortada kalakalmıştı. Bu cevapların üzerine
kelepçeyi Demet’e takmakta hiç zaman kaybetmeyen Kerem “Biliyordum göl yazı
elması, biliyordum masum olduğunu ” dedi aşk dolu yeşil gözleri ile.
“Kas yığınım
benim, ne zaman başım belada olsa kahramanım olan kas yığınım ” dedi.
(Cıks cıks … Hikaye
bitmedi. Ben G.H miyim klişenin dibine vurayım da katili hizmetçi, uşak falan
çıkarayım…)
“Flashback yapıyoruz ve ışıkların söndüğü
bölüme geri dönüyoruz. Önce ışıklar kesiliyor ki bunu Ufuk Kerem’in talimatı
ile yapıyor. Sonra herkesin dikkati lavaboya koşan Barış’ın üstündeyken takip
eden bir Zeynep görüyoruz. Kerem aşağı kolaçan ederken Zeynep Ahmet işini
bitiriyor. Sonrada işi sağlama almak için herkese dair deliler bırakıp en son
bıçağı Demet’in çantaya atıyor. Kavuştu kavuşalı rahat yüzü göremeyen
yavrucaklar Kerem tek varis şirket’in sahibi olsun da bütün hisseleri satar
Maldivlere kaçarız planı ile yapıyorlar :D”
Bu hikâyeden alınacak dersler:
-Örümcekten
post, Jale’den dost olmaz.
-Mantık
sizi A şehrinden B şehrine götürür, Cinayet ise Maldivlere
-En
masum gözüken kişiler aslında hiçte öyle değildir.
Umarım gülümsetir.. Atarlı_Kerem
https://twitter.com/Atarli_kerem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder