Kerem’in
Barışı İbretlik Dövüşü
Bu hikâyede benim gibi birçok GB izleyicisinin de çok istediğini düşündüğüm bir olayı yazacağım. Sipsi Fasulyenin
Kerem’den yediği dayak sahnesi. Artık ne kadar çok istiyorsam bunu 29.Bölümün
ilk fragmanını görünce bir an çok sevindim. Fragmanda Kerem’in dövdüğü kişiyi
Barış sanmış, arkadaşların uyarıları ile başkası olduğunu anladığımda
yıkılmıştım.
Kerem, Demet ve Cihanla yaptığı konuşmadan sonra okulun kantininde kafasının içindeki sorularla boğuşuyorken, sakince oturuyordu. Henüz Zeynep’i görme fırsatı bulamamıştı konuşmalardan sonra ona ne diyebilirdi ki? Henüz birkaç gün önce “kendimizi mi feda edelim” derken şimdi nasıl herkesin iyiliği için birbirimizden uzak durmalıyız diyebilirdi? Üstelik kendini bildiğinden beri ilk kez sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu tatmıştı. Bunca zaman içinde her gün yanan yandıkça daha da büyüyen aşkının karşılıklı olduğunu öğrenmişken, nasıl ayrı kalabilirdi Zeynep’ten? Bedeni o sandalyede sakindi belki fakat içinde öyle fırtınalar kopuyordu ki yumruklarını sıktı sinirlerine hakim olmak için. “Kerem” dedi tanıdık bir ses. Barış elinde iki çay ile ilerliyordu Kerem’in masasına doğru. “Naber kardişim ” dedi bir kızın beyin zarını saniyeler içinde delebilecek sinsi, cırlak, ince ve keskin sesi ile. Kerem artık Barış’a karşı içinde sadece saygı besliyordu. Ne onun “Sen benim kardişimdin” lafı altında yüklediği vicdan azabını çekebilirdi ne de Zeynep'le yaşadığı anlamsız ilişkinin can sıkıcı anılarını dinleyebilirdi. Sakinliğini koruyarak, “İyidir kardeşim ” dedi. Barış gözlerine Kerem’i ısırmak için fırsat kollayan bir yılanın sinsi bakışlarını yükledi
(hikayeyi kendimi rahatlatmak için yazıyorum J okuyan olur mu bilmiyorum ama olursa açıklama yapmak istedim. İ.E suratına böyle bir ifade verecek yetenekte bir oyuncu değil bende biliyorum ama hayal edin işte.) ve suratına o dışarıdan bakıldığında acı mı
çekiyor yoksa orgazm mı oluyor anlaşılmayan anlamsız ifadesini yükleyerek, “biliyor musun? Zeynep’le olmayı çok özledim” dedi.
“Barış artık bu mevzuyu bitirmenin vakti gelmedi mi ?”“Bitiremiyorum abicim bitiremiyorum. Unutamıyorum Zeynep’i”
“Barış sen ne yaşadın bu kızla? Seni sevmediğini söyledi kız ne yaşadın bu kadar ?” “Beni seviyordu, ben bir hata yaptım; Begüm’le yemeğe çıktım.”
Kerem canını yakan kafasındaki onlarca sorunun verdiği acı yetmiyormuş gibi sevgisinin bir mum gibi eridiği Barış’ı daha fazla dinlemeye tahammül edemeyerek,
“Yeter artık yeter. Hala anlamadın mı geri zekâlı, bunun Begüm’le ilgisi yok. Zeynep’ten başka kimse ile ilgisi yok. Seni sevmiyor bu kız, bunu kafana sok artık” dedi. Barış’ın yüzünde kendisine karşı böyle fevri bir çıkış yapan kardeşine karşı bir şaşırma ifadesi dahi oluşmamıştı; sanki her şey sinsice hazırlanmış bir planın parçasıymış gibi sakindi.
“Sen neden sinirlendin ki bu kadar? ”
Kerem konu ile en ufak bir münasebeti dahi bulunmayan bir kişinin bile reddetmeyeceği bir bitkinlik yükledi sinirden kıpkırmızı olan yüzüne ve artık güçlükle ile çıkan sesine. “Barış, yoruldum artık. Anlamıyorsun; başkaları için kendimi feda etmekten yoruldum.”
(Sahnenin Bu kısmında görüyoruz ki Zeynep , Kerem’e bakmak için kantine geliyor. Konuşmaların bir kısmına tanık oluyor. )
“Neden? Neden yoruldun ki sen Kerem. Kardeşinin Kız arkadaşını elinden alırken mi yoruldun ?”
Kerem’im yaşadığı duygu karmaşasının içine bir yenisi daha eklenmişti. “Ne diyorsun sen ?”
“Beni aptal yerine koyamazsın Kerem. Biliyorum, Zeynep ormanda kaybolduğunda kulübede gördüm sizi.” (Aptal demek istemiyorum zira Aptallık bir seviyedir spagetti ise seviyesizin önde gideni geride durmayanıdır. Arada rahatlamam lazım J)
“Barış, düşündüğün gibi değil. Tamam mı?”
“Ne düşündüğüm gibi değil Kerem. Sen benim Kardeşimdin Kerem.”
Barış aniden ayağa kalkarak biraz önce sinirinden yerinden fırlamış Kerem’e o cılız kollarının ucundaki sıkınca bir taşı değil de bir kuru soğanı andıran meymenetsiz ellerini sıkarak bir yumruk attı. Ani bir hareketle gelen bu yumruk ile suratı olduğunun terse yöne dönen Kerem sanki biraz önce suratına biri yumruk yememişte okşanmışçasına sakin bir tavırla dönerek, “Vurmayacağım sana. Sen benim kardeşimsin” dedi.
(Allah’ım kendi hikayemde bile Kerem şu adama kardeşim diyor gerçeklikten uzaklaşmamak adına edebileceği o sexy küfürleri yazamıyorum lanet olsun.)
Zeynep herkes tarafından hissedilen bir çaresizlik yükleyerek sesine “Kerem” dedi elini uzatırken. Kerem’in üzerindeki yüklere bir de Barış eklenince ruhu bir enkazın altında kalmıştı sanki. Bu felaketten kendisini kurtarabilecek tek umuda Zeynep’in eline tutundu. Orada bulunan istinasız her öğrenci şaşkınlık ile bakıyordu ele ele tutuşmuş Kantin’den çıkmak üzere olan Zeynep ile Kerem’e. Olayların başından beri sakin ve sinsi tavrını koruyan Barış’ın yüzünde canının yandığını adeta suratına yazan bir ifade belirdi Kerem ile Zeynep’i ele le gördüğünde. (Bu İ.E bu ifadeyi de veremez kesin bilgi yayalım) Barış bir anda içinde biriktirdiği tüm kini sesine yükleyerek, “Bihter’imizde gelmiş ” dedi. ( Biliyorum çok yaratıcı :D Ancak barış gibi bir salak böyle bir hakaret edebilir. ) Edebiyatla arası olmayan kerem anlamasa da Zeynep suratına tüm acısını ve utancını yükleyerek geri döndü. Kerem’in hala kendisine dönmediğini fark eden Barış, “Benimle birlikteyken Kardeşimle oynaşan küçük Or…punu diyorum Kerem.”
(Buraları ağır çekimde izliyoruz. Böyle tekrarlı tekrarlı :D)
Kerem bir saniye bile düşünmeden bıraktı Zeynep’in elini ve Suratında görenlerin bile korkup saklanmak isteyeceği o öfke ile geri döndü. Sahip olabileceği tüm gücü kullanarak vücudundaki tüm adalelerin tereddütsüz katılım sağladığı bir yumruk attı Barış'ın tam olarak sağ gözünün üstüne. Rüzgarda bile uçacakmış hissi yaratan o ince, sırık vücudu ile bir an da yere yıkıldı Barış. Olan biten her şeyin etkisi ile biriken tüm öfkesi ortaya çıkarken yerde yatan barışa ardı ardına iki tekme attı Kerem. Yerde adeta bir Marry Elizabeth edası ile yatan Barış'ın sağ Kolunu sırtına doğru kırarmışcasına kıvırdı Kerem. Barış'ı Zeynep’in ayak ucuna sürükledikten sonra “Özür dile ” dedi. Zaten normal şartlarda nefes alması yasaklanması gereken bu salak fasulyenin sesi kesikti. Kerem kolunu daha fazla kıvırarak “Özür dile ” dedi. Olayın şokunu henüz atlatmış Zeynep ,“ Kerem Lütfen ” dedi sadece. Kerem’in ayağının baskısı ile yere yapışan dudaklarından iki kelime döküldü Barış’ın. “Özür dilerim.”
Zeynep ile Kerem kantinden el ele çıkarken Barış malının suratında her şeyin intikamını soğutmadan alacak bir ifade vardır. (Şimdi o oyunculukla bu ifadeyi vermesi de çok zor.)
Ben çok rahatladım umarım okuyan bütün Anti Barış Erdoğancılarda da aynı etkiyi yapar umarım okuyan çıkar :D Devamını hiç yazmak istemiyorum. Sonra hocalar gelir cihan bilmem ne falan saçma salak kişiler. Hikaye bu güzel hali ile bitsin . Ben yazar Atarlı_Kerem ...
https://twitter.com/Atarli_kerem
Kerem, Demet ve Cihanla yaptığı konuşmadan sonra okulun kantininde kafasının içindeki sorularla boğuşuyorken, sakince oturuyordu. Henüz Zeynep’i görme fırsatı bulamamıştı konuşmalardan sonra ona ne diyebilirdi ki? Henüz birkaç gün önce “kendimizi mi feda edelim” derken şimdi nasıl herkesin iyiliği için birbirimizden uzak durmalıyız diyebilirdi? Üstelik kendini bildiğinden beri ilk kez sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu tatmıştı. Bunca zaman içinde her gün yanan yandıkça daha da büyüyen aşkının karşılıklı olduğunu öğrenmişken, nasıl ayrı kalabilirdi Zeynep’ten? Bedeni o sandalyede sakindi belki fakat içinde öyle fırtınalar kopuyordu ki yumruklarını sıktı sinirlerine hakim olmak için. “Kerem” dedi tanıdık bir ses. Barış elinde iki çay ile ilerliyordu Kerem’in masasına doğru. “Naber kardişim ” dedi bir kızın beyin zarını saniyeler içinde delebilecek sinsi, cırlak, ince ve keskin sesi ile. Kerem artık Barış’a karşı içinde sadece saygı besliyordu. Ne onun “Sen benim kardişimdin” lafı altında yüklediği vicdan azabını çekebilirdi ne de Zeynep'le yaşadığı anlamsız ilişkinin can sıkıcı anılarını dinleyebilirdi. Sakinliğini koruyarak, “İyidir kardeşim ” dedi. Barış gözlerine Kerem’i ısırmak için fırsat kollayan bir yılanın sinsi bakışlarını yükledi
(hikayeyi kendimi rahatlatmak için yazıyorum J okuyan olur mu bilmiyorum ama olursa açıklama yapmak istedim. İ.E suratına böyle bir ifade verecek yetenekte bir oyuncu değil bende biliyorum ama hayal edin işte.) ve suratına o dışarıdan bakıldığında acı mı
çekiyor yoksa orgazm mı oluyor anlaşılmayan anlamsız ifadesini yükleyerek, “biliyor musun? Zeynep’le olmayı çok özledim” dedi.
“Barış artık bu mevzuyu bitirmenin vakti gelmedi mi ?”“Bitiremiyorum abicim bitiremiyorum. Unutamıyorum Zeynep’i”
“Barış sen ne yaşadın bu kızla? Seni sevmediğini söyledi kız ne yaşadın bu kadar ?” “Beni seviyordu, ben bir hata yaptım; Begüm’le yemeğe çıktım.”
Kerem canını yakan kafasındaki onlarca sorunun verdiği acı yetmiyormuş gibi sevgisinin bir mum gibi eridiği Barış’ı daha fazla dinlemeye tahammül edemeyerek,
“Yeter artık yeter. Hala anlamadın mı geri zekâlı, bunun Begüm’le ilgisi yok. Zeynep’ten başka kimse ile ilgisi yok. Seni sevmiyor bu kız, bunu kafana sok artık” dedi. Barış’ın yüzünde kendisine karşı böyle fevri bir çıkış yapan kardeşine karşı bir şaşırma ifadesi dahi oluşmamıştı; sanki her şey sinsice hazırlanmış bir planın parçasıymış gibi sakindi.
“Sen neden sinirlendin ki bu kadar? ”
Kerem konu ile en ufak bir münasebeti dahi bulunmayan bir kişinin bile reddetmeyeceği bir bitkinlik yükledi sinirden kıpkırmızı olan yüzüne ve artık güçlükle ile çıkan sesine. “Barış, yoruldum artık. Anlamıyorsun; başkaları için kendimi feda etmekten yoruldum.”
(Sahnenin Bu kısmında görüyoruz ki Zeynep , Kerem’e bakmak için kantine geliyor. Konuşmaların bir kısmına tanık oluyor. )
“Neden? Neden yoruldun ki sen Kerem. Kardeşinin Kız arkadaşını elinden alırken mi yoruldun ?”
Kerem’im yaşadığı duygu karmaşasının içine bir yenisi daha eklenmişti. “Ne diyorsun sen ?”
“Beni aptal yerine koyamazsın Kerem. Biliyorum, Zeynep ormanda kaybolduğunda kulübede gördüm sizi.” (Aptal demek istemiyorum zira Aptallık bir seviyedir spagetti ise seviyesizin önde gideni geride durmayanıdır. Arada rahatlamam lazım J)
“Barış, düşündüğün gibi değil. Tamam mı?”
“Ne düşündüğüm gibi değil Kerem. Sen benim Kardeşimdin Kerem.”
Barış aniden ayağa kalkarak biraz önce sinirinden yerinden fırlamış Kerem’e o cılız kollarının ucundaki sıkınca bir taşı değil de bir kuru soğanı andıran meymenetsiz ellerini sıkarak bir yumruk attı. Ani bir hareketle gelen bu yumruk ile suratı olduğunun terse yöne dönen Kerem sanki biraz önce suratına biri yumruk yememişte okşanmışçasına sakin bir tavırla dönerek, “Vurmayacağım sana. Sen benim kardeşimsin” dedi.
(Allah’ım kendi hikayemde bile Kerem şu adama kardeşim diyor gerçeklikten uzaklaşmamak adına edebileceği o sexy küfürleri yazamıyorum lanet olsun.)
Zeynep herkes tarafından hissedilen bir çaresizlik yükleyerek sesine “Kerem” dedi elini uzatırken. Kerem’in üzerindeki yüklere bir de Barış eklenince ruhu bir enkazın altında kalmıştı sanki. Bu felaketten kendisini kurtarabilecek tek umuda Zeynep’in eline tutundu. Orada bulunan istinasız her öğrenci şaşkınlık ile bakıyordu ele ele tutuşmuş Kantin’den çıkmak üzere olan Zeynep ile Kerem’e. Olayların başından beri sakin ve sinsi tavrını koruyan Barış’ın yüzünde canının yandığını adeta suratına yazan bir ifade belirdi Kerem ile Zeynep’i ele le gördüğünde. (Bu İ.E bu ifadeyi de veremez kesin bilgi yayalım) Barış bir anda içinde biriktirdiği tüm kini sesine yükleyerek, “Bihter’imizde gelmiş ” dedi. ( Biliyorum çok yaratıcı :D Ancak barış gibi bir salak böyle bir hakaret edebilir. ) Edebiyatla arası olmayan kerem anlamasa da Zeynep suratına tüm acısını ve utancını yükleyerek geri döndü. Kerem’in hala kendisine dönmediğini fark eden Barış, “Benimle birlikteyken Kardeşimle oynaşan küçük Or…punu diyorum Kerem.”
(Buraları ağır çekimde izliyoruz. Böyle tekrarlı tekrarlı :D)
Kerem bir saniye bile düşünmeden bıraktı Zeynep’in elini ve Suratında görenlerin bile korkup saklanmak isteyeceği o öfke ile geri döndü. Sahip olabileceği tüm gücü kullanarak vücudundaki tüm adalelerin tereddütsüz katılım sağladığı bir yumruk attı Barış'ın tam olarak sağ gözünün üstüne. Rüzgarda bile uçacakmış hissi yaratan o ince, sırık vücudu ile bir an da yere yıkıldı Barış. Olan biten her şeyin etkisi ile biriken tüm öfkesi ortaya çıkarken yerde yatan barışa ardı ardına iki tekme attı Kerem. Yerde adeta bir Marry Elizabeth edası ile yatan Barış'ın sağ Kolunu sırtına doğru kırarmışcasına kıvırdı Kerem. Barış'ı Zeynep’in ayak ucuna sürükledikten sonra “Özür dile ” dedi. Zaten normal şartlarda nefes alması yasaklanması gereken bu salak fasulyenin sesi kesikti. Kerem kolunu daha fazla kıvırarak “Özür dile ” dedi. Olayın şokunu henüz atlatmış Zeynep ,“ Kerem Lütfen ” dedi sadece. Kerem’in ayağının baskısı ile yere yapışan dudaklarından iki kelime döküldü Barış’ın. “Özür dilerim.”
Zeynep ile Kerem kantinden el ele çıkarken Barış malının suratında her şeyin intikamını soğutmadan alacak bir ifade vardır. (Şimdi o oyunculukla bu ifadeyi vermesi de çok zor.)
Ben çok rahatladım umarım okuyan bütün Anti Barış Erdoğancılarda da aynı etkiyi yapar umarım okuyan çıkar :D Devamını hiç yazmak istemiyorum. Sonra hocalar gelir cihan bilmem ne falan saçma salak kişiler. Hikaye bu güzel hali ile bitsin . Ben yazar Atarlı_Kerem ...
https://twitter.com/Atarli_kerem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder